Anadolu’da Türk Hakimiyeti ve Sünnilik

Türlüye Selçuklularında ise durum biraz daha farklılaşmıştır. Büyük Selçuklu Devleti’nin konar göçer Türkmenlerle ilişkisi Türkmenlerin Anadolu’ya göçünü hızlandırmıştır. Anadolu’da hem coğrafi konum hem de halk etkeni dini anlayışı Büyük Selçukludan farklı şekillendirmeye başlamıştır. Aslında Büyük Selçuklulardan itibaren görülen şehirliler ve konar-göçerler arasındaki dini anlayış farkı Anadolu’da daha bariz hissedilmeye başlanmıştır. Coğrafi olarak Sünni-Şii çatışmasından uzaklaşan Türkler, Hoca Ahmet Yesevi ile kurumsallaşan bir sofi tutumla, Maturidi ve Hanefi geleneğe dayanan Türk Sünniliğinin yanı sıra Hoca Ahmet Yesevi’nin öğretileri ile daha geniş manada Türk-İslam anlayışı gelişirmişlerdir. Yesevilikle konar-göçer bozkır Türklerin yaşamı biçimsel olarak İslamlaştırılmıştır. Din değiştirmeden kaynaklanacak sorunlar Şamanizm’de var olan bazı ögelerin İslami kavramlarla açıklanması ile önlenmiştir (Tezcan, 1993: 5). Kullanılan dilin Türkçe olması İslamiyet’in kitlesel yayılmasını da kolaylaştırmıştır. Farklı iki kültür arasında anlayışa dayalı bir örgütlenme yolu seçen Yesevilik sayesinde dini hoşgörü de yaygınlık kazanmıştır. Bu durum her ne kadar Yesevilik Sünni bir tasavvuf kolu olsa da Anadolu’da yayılacak olan Sünni İslam anlayışının Şia’ya has özellikler taşımasında da etkili olmuştur. Aslında işin tabiatı gereği tasavvuf ile Şiilik arasındaki benzer yanlar (imamın masum oluşu-velinin mahfuz oluşu, kabirlere kutsallık affetme, Hurufi’ye ve cif anlayışı, ayet ve hadisleri tevil etmek, imamlara ve şeyhlere mutlak bağlılık, imamı muntazır, mehdi, ricalu’l-gayb anlayışı, silsileler, fütüvvet teşkilatı, ilmin kaynağı meselesi, ehli beyte aşırı sevgi, imamet-velayet vb.) (Kaplan, 2008: 183— 203) Anadolu’da yayılan Sünniliğin bahsedilen nitelikte olmasında etkili olmuştur.
Tarih boyunca yalnızca Türklerde değil bütün toplumlarda kitabi, ilmi din anlayışı ile halkın din anlayışı arasında farklılıkların olduğu muhakkaktır. Aynı şekilde Büyük Selçuklu Devleti’nde de özellikle medreseler ve devlet eliyle yayılan, korunmaya çalışılan Sünni İslam anlayışı ile halkın anlayışı arasında da farklılıklar olmuştur. Halkın anlayışında İran ve Hint etkileri görülmüştür. Ancak bu etkilerin devletin tavrı nedeniyle büyük ölçüde engellenmesi söz konusudur. Anadolu’da ise Türkiye Selçuklu (daha sonra Osmanlı) gibi güçlü bir otorite oluşana kadar konargöçer sofi Türkmenler aracılığıyla halkın din anlayışı’ kitabi Sünni İslam’dan önce yayılma imkânı bulmuştur. Bu halkın Şii olduğu anlamına gelmemektedir. Ancak Büyük Selçuklunun Sünni tutumundan kısmen uzaklaşılmıştır.